23 Temmuz 2013 Salı

Datça ile Sömbeki (Simi)



               İlkokul yıllarında Türkiye haritasını ezbere çizmeye çalışırken öğretmenimiz bize; Ege kıyılarını çizerken elinizi sağa sola biraz oynatın, aşağıya indiğinizde biraz fazla oynatıp Akdeniz kıyılarını çizmeye başlayın diye öğretirdi. Bu biraz fazla oynatılacak yerin Reşadiye Yarımadası olduğunu da bilirdik. Sömbeki adasını yutacak gibi ağzını açmış beklerdi.



              1970'li yıllara gelip hemen her gün Kıbrıs konuşulmaya başlandığında gazetelerin birinde yayımlanan ve Yunanistan'dan çıkan bir el Kıbrıs'a uzanırken makasa benzetilen Reşadiye Yarımadası bu eli kesecekmiş gibi gösterilen karikatürü gördüğümde bu yarımadaya olan ilgim daha da artmıştı.

  

             O yıllarda bırakın Datça'ya gidip görmeyi Muğla'ya girmek bile oldukça zor ve zahmetli olduğundan çok güzel olduğunu bildiğimiz bu girintili çıkıntılı kıyıları ancak harita üzerinde görebiliyorduk.



         Uzun yıllar doğru dürüst bir karayolu bağlantısına sahip olmayan Datça'ya ilk defa 1987'de Bodrum'dan kalkan "Büyük Ortak" adlı feribotla günübirliğine gitmiştik. Köremen Limanı'nda bizi bekleyen oldukça eski, ancak ilginç bir belediye otobüsüne binip şehir merkezine vardıktan sonra İskele Mahallesi'ndeki kumsaldan denize girip biraz gezmiş, sonra da yine aynı otobüsle limana gidip feribotla Bodrum'a dönmüştük.



         


         2000'li yılların başındaki ikinci gidişimiz yine Bodrum'dan feribotla olmuş, bu defa arabayı da beraberimde götürdüğümden biraz araştırıp bulduğumuz Uslu Apart sonraki yıllarda bizim için vazgeçilmez bir Datça klasiği haline gelmişti.

Uslu Apart

           Üçüncü gidişimiz ise yine denizden tekne ile olmuş, Bodrum-Turgut Reis'ten kalkıp Knidos'ta bir kaç gün kaldıktan sonra oldukça maceralı (!) bir şekilde geldiğimiz Datça'da fazla kalmayıp otobüsle Marmaris'e dönmüştük. 

Knidos ve Tekneler

         Dördüncü defa gelişimiz ise daha öncekilerden oldukça farklıydı; bu defa artık yarım Datçalı olmak üzere gelmiş, Palamutbükü'nde bir senedir bekleyen Aurora'ya binip Simi Boğazı'ndan geçerek Bozukkale'ye varmış, bir gece demirde yattıktan sonra Marmaris'e dönmüştük.

Bozukkale

         İlkokul sıralarında elimi sağa sola oynatarak haritasını çizdiğim bu kıyılara bir de denizden bakma fırsatı bulduğuma çok sevinmiştim. Yakınından geçtiğimiz Simi de oldukça güzel gözüküyordu. Anlaşılan Reşadiye Yarımadası Kıbrıs'ı kurtarmış, ancak Simi'yi henüz yutmamıştı (!)  

Simi  




Bu bizim Datça


Bu da komşunun Simisi










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder