13 Şubat 2013 Çarşamba

Palamutbükü



      Yukarıda fotoğrafı görülen Kleopatra Plajı ( Bu adı ben koydum) ülkemizde yazın tadını çıkarabileceğiniz en güzel plajlardan biri; belki de en güzelidir. Burada denize girdikten sonra bir başka yerde biraz zor denize girersiniz. Plajın arkasında ise Palamutbükü'nün limanı/balıkçı barınağı bulunur. Kenarında görülen ağacın altında ise Ertuğrul'un kahvesi. Giderseniz oturup bir çayını için (Daha doğrusu canınız ne istiyorsa onu için).

      Ertuğrul'un pansiyonunda veya bir başka pansiyonda gecelerseniz sabah kalktığınızda limana gelecek olan balıkçılardan biraz balık almayı ihmal etmeyin. Ben kalktığımda önce Kleopatra'da denize girer, Bozburunlu balıkçının teknesini gözler, geldiğini gördüğümde (Daha doğrusu duyduğumda) kendisinden daha büyük ses çıkartan tekne barınağa girmeden yanaşacağı iskelede beklemeye başlarım. Getirdiği balığın ve bekleyenlerin sayısına göre fiyat belirlendikten sonra ( Balıkçılığın kuralı her yerde aynıdır; hiç değişmez) satışa başlayan Bozburunludan balık alıp Ertuğrul'un buzdolabına koyar, sonra da günün tadını  çıkarmaya çalışırım. Denize girmek, uzaklara bakmak, kitap okumak, hayal kurmak, akşam da birlikte olmaktan mutlu olacağınız biriyle balıkları denizin kıyısında afiyetle yemek (Yanında ne içileceğine karışmam) bütün yılın yorgunluğunu alıp götürür. 

     Giderseniz siz de aynısını yapın; öneririm. Zaten başka bir şey yapmak da pek mümkün değildir. İstesenizde canınızı sıkacak bir şeyle karşılaşmazsınız. Bir defasında Ertuğrul'un pansiyonunda kalan bir bey ondan ütü istemiş. Ne yapacağını sorduğunda pantolonunu ütüleyeceğini söylemiş. Ütülü pantolonla gezecekse buraya neden geldiğini söyleyen Ertuğrul'un, bırakın ütülü olmayı, pantolunun paçalarının birbirinden farklı olmasının bile Palamutbükü'nde kimsenin dikkatini çekmeyeceğini belirtmesi üzerine fikrinden vazgeçen bu bey üzerinde şort ve atlet, ayağında parmak arası terlikle dolaşmaya başlamış. Ondan sonra da her yıl gelmeye. Yaşamı değişmiş, anlayacağınız (!)

      Gelelim bu plaja neden Kleopatra adını taktığıma;

      Günlerden bir gün, akşamüstü denize girerken biraz açıktan bir tekne geçmişti. Teknenin bastonunun (Tenenin ucundaki uzantı) üzerinde biraz topluca bir bayanın poz verircesine oturduğunu, teknenin kıçında ayakta duran, kaba sakallı, iri yarı, esmer bir beyin ise ayağı yekede, gözü uzaklarda, adeta koruma görevi yaparcasına etrafı süzdüğünü görmüştüm. Görüntü çok ilgi çekici idi. Bu görüntü sonrası plajın adını Kleopatra koymuştum. Ne ilgisi ver diyebirsiniz (!).

Palamutbükü


   




Datça; dinginliğin diğer adı




Fuat Saka'dan Palamutbükü







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder